BİZ NASIL BU HALE GELDİK?
Biz gelenekleri, görenekleri, örf ve adetleri olan bir ülke idik. Peki bize ne oldu?
Birileri ayağımızın altında toprağı çekip aldı, ruhumuz bile duymadı. Hep enayisi olduk küresel kapitalizmin.
Benim köyümün yer altı suyu dünyalara bedel. Bir bardak suyu ölüyü diriltir ama benim köyümün bakkalında Bolu’dan gelen pet şişelerde su satılıyor. Köyümün yaylasında bir bardak süt, bir kg. Yağ, peynir, yoğurt bulamasın şaka gibi değil mi? Ancak realite bu bulamasın. Köylü bunun cevabını verirken birde böbürleniyor, “ vala biz sütü zavota veriyoruz ( mandıraya) o yüzden kendimiz bile parayla alıyoruz. Ama evimizde reçel, zeytin, bisküvi var ikram edebiliriz. )
Evet köylü ürettiğini beğenmez o yüzde çay bardağıyla 14 bardak sütü 1 tl. Ye mandıracılara satıyorlar. Ancak bütün yiyeceklerini sanayinin tezgahında alırlar. Çünkü bakkaldaki, mağazadaki ürün onlara daha cazib geliyor.
İşte kapitalist sistem böyle bir şey. Önce enayi toplumu yaratır sonrada bu enayi toplumda yok parayla aldığı ürünü işleyerek on katına geri satar. Hata Allah’ın suyunu bile parayla satar. Hele birazda boya katı mı daha çok paraya satar. Benim köyüm de balıklama dalar bu tuzağa.
Ebeveynler çocuklarına ekolojik oyuncak yerine kanserojen madde içeren oyuncak alır. Öğretmen gözü saatedir, ders bitsede gitsem. Öğretmen öğrenmemiş ki öğretmeninde öğrencisinide öğretsin. Eğitim yerlerde sürünüyor.
Çocuklar boş zamanlarında sadece interneti bilirler. Çamurdan tekerlekler, tahtadan arabalar, kartondan evler yapmaları için her türlü ortamı elerinde alınmış zavallı çocuklar. ‘ kirlenmek güzeldir ‘ sözü yalnız reklamlarda kalırken, Kişisel becerileri gelişmeyen, bu günün çocukları, yarın büyüdüklerinde Corc ile Michele ile Helga ile nasıl yarışacaklar hiç düşündünüz mü? Ruhsuz, beceriksiz, vurdum duymaz bir gençlik yetişirken biz trübünlerde sadece seyrediyoruz. Avrupa’da köylerde yaşamak lüks iken bizde köyde yaşayana kız vermezler. Cehalet bizim yakamızı hiç bir zaman bırakmadı ki benim aklıma yine lise yıllarımda okuduğum . Yakup Kadri’nin ‘Yaban’ adlı romanı geldi. O romanı okuyan bilir bu günümüzü anlatır gibi.
Yerli tohum bitti. GDO lu gıdalar hayatımızı işgal etti. Ata , dede toprağını işlemez olduk. İneğin sütünü danadan kestik, dana cılız kaldı, mandıracı sütü bedava aldı. Sonra tüccar geldi cılız kalan danayı yok paraya satın aldı gitti. Sen çalıştın, karın çalıştı, oğlun, kızın bütün aile bütün yıl boyunca ve sonuçta kazanan tüccar ve mandıracı olurken sen benim köylüm yine kaybeden taraf oldun.
Toprağını ayaklarının altında çekip aldılar ruhun bile duymadı. Mehmet Avşar/ sabah
ESKİ FARUK YAPTI, YENİ FARUK FIRSATA ÇEVİRDİ
Eski Faruk’un partisiyle arası iyi değildi. Bu yüzden vatandaşı Ak partiden ve özelikle Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan soğutmak için Ardahanlılara değil hizmet yapmayı, fakir ve garibanı iyice belediye ye borçlandırarak gitti. yani borcu bir ise on oldu vatandaşın.
Yeni Faruk ise CHP ‘deki ‘Halkçılık ‘ ibaresini elinin tersiyle iterek elit bir kesimin başkanı oldu. Fakir, fukaraya zulmü, zengin, hali vakti yerinde olanlara ise sıcak yüzünü gösterdi.
Faruk Köksoy döneminde yani 2016 dan beri içimde kimsenin oturmadığı eski bir evin su faturası iki bin 400 tl. Gelmiş, bunun 2 bin 200 lirası 2016 dan öncesine ait , vatandaş yapılandırmış hali hazırda ödüyor. Ancak itirazı kalan 1200 liraya bu ev kapalı oturulamaz halde 2016 dan beri diyor. Bu borç eski yapı olan evin çatlayan demir boruların suyu akıtarak saatin boş dönmesi sonucunda oluştuğu ise sayaç memurların raporlarında belirtilmiş olmasına rağmen her ne hikmetse rapor iki Faruk arasında yok edilmiş.
Faruk Köksoy, bu tür olayları hal yoluna koymak yerine belediyenin alacak limitini fazla göstermek için çaba harcarken, çiçeği burnunda CHP ‘li Faruk Demir ise bırak mağdur vatandaşın sorunlarını haletmeyi, bu tür olayları fırsata çevirerek icra yoluyla tahsil yolunu seçmiş.
Ee yarım milyonluk festivalin maliyetini başkada kime fatura edecek. Bir yerel tv. Ye 15 bin yayın ücreti ödeyecek, Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerine abone ücreti ödeyecek, getirdiği onlarca sanatçıya dünyanın parasını ödeyecek. Bütün bunların parasını ödeyecek durumu olmaya ve mağdur edilmiş gariban vatandaşa icra yoluyla tahsil edilecek.
Sayın Faruk Demir çok merak ediyorum, akşamları başını nasıl yatağa rahat koyup uyuyorsun. Vatandaşa kullanmadığı suyun borcunu, ödeterek bu parayı da hak edilmeyen yerlere harcamak nasıl bir duygu çok merak ediyorum. Gerçekten de rahat uyuyabiliyor musunuz?
Burası Ardahan insanlar kıt kanaat geçinirken siz bu durumdan nasıl bir vazife çıkarmayarak görmezden geliyorsunuz?
Bu hayatta belki hiç alnınız terlememiş olabilir, şans eseri milletvekili ve sonrasında belediye başkanı seçilmiş olabilirsiniz. Ancak gerçek dünya öyle değil insanlar kan ter içinde akşamları evlerine ekmek götürme telaşındalar, ne olursun artık gerçek dünyaya dön ve vatandaşı diğer adaşın gibi azarlamayı bırak. Zonguldak’tan getirdiğin danışmanına ve Erzurumlu özel kalem müdiremimize de söyle vatandaşın telefonlarına baksınlar. Malum siz çok yoğunsunuz Ankara, İstanbul, İzmir ‘e caka satma peşindesiniz. (bakın ben belediye Başkanı oldum, görün beni)
Olmadı başkan olmadı. Ardahan’da ne kadar gariban, fakir aile varsa hepsine tebligat göndererek icra ile tehdit ediyorsun. Bu hiç olmadı elit kesime gösterdiğin ballı yüzününün birazını da bu insanlara göster.
Yine beşyüz binlik festival yap, yine Atatürk büstü yap, yine onlarca danışman al ama belediyenin kasasında para olduğu zaman yap. Fakir , garibanın cebine göz koyarak değil.
Belki yazdıklarım hoşuna gitmeyecek ama bence bu realiteyi göz ardı etme. Bunların hepsi senin iyiliğin için yazdım.
Partindeki ve Atatürk ‘ün ‘Halkçılık ‘ ilkesini uygulasan inan ki heykelini yapmaktan daha makbule geçer.
Unutma gün gelecek 2019’ da Ardahan belediye Başkanı kimdi? Diye sorduklarında kimse belki sizi hatırlamayacak. Ancak o gün bu gün sözlerine kulak tıkadığın Gazeteci Mehmet Avşar’ı herkes hatırlayacaktır. Benden söylemesi, değerli ve kıymetli belediye başkanım.
Sabah Gazetesinin günaydın ekinde ise Ömer Karahan, köşesinde Başkan Faruk Demir’in çelişkili durumunu şöyle özetlemiş;
BÜYÜK ÇELİŞKİ
Ardahan'ın CHP'li belediye başkanı sanatçı Faruk Demir, 2-3-4 Ağustos'ta Ardahan Ulusal Kültür ve Bal Festivali düzenleneceğini açıkladı. Fakat Demir, 31 Mart yerel seçimleri öncesi Ardahan Belediyesi'nin borç batağında olduğunu ve kendisinden önceki başkanın yaklaşık 100 milyon lira borç bıraktığını söylemişti.
HANİ PARA YOKTU?
Peki nasıl oluyor da, 'Belediyenin kasasında tek kuruş yok' diyen bir başkan, maliyeti 500 bin lirayı bulan bir festival düzenleyebiliyor? Geçmişte MESAM başkanlığı yapan Demir'in bu tutarsızlığına, sanatçı Recep Ergül de tepki gösterdi. Ergül, "Madem para yok, Ardahanlı yerel isimlerle, düşük bütçeli bir festival yapamaz mıydın Faruk Başkan?' diye sordu.
18. Ardahan Ulusal Kültür ve Bal Festivali'nde; Moğollar, Hüseyin Turan, Grup Gündoğarken gibi isimler sahneye çıkacak.
Recep Ergül, Ardahan'da festivale yarım milyon TL harcayan Demir'i eleştirdi.
Mehmet Avşar
Geçtiğimiz günlerde Ahmet Davutoğlu’yla röportaj yapan Rus yayın mecrası Sputnik’in üç Türk çalışanının işine son verilmiş ve işte atılan gazeteciler Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı suçlamıştı. Yani el aleme kendi ülkesinin cumhurbaşkanını suçlamıştı. Rus medya devide “ kendi ülkesine ihanet eden , bize etmez mi? “ diye düşünmüş olmalı ki bu üç gazeteciyi kovmuş. Çokta iyi etmiş. Davutoğlu ise konuyla alakalı, “Her kapıyı kapatsalar da biz yeni kapılar açacak, susmayacağız.”demişti.
Tamamda Rus uçağını düşürten sen değilmiydin, hemde sebepsiz yere, ülkemizi az daha maceraya sokmuyor muydun? Kendi ucuz kahramanlıkların yüzünden. Senin yüzünden tatil beldelerin kapısına kepenk vurulmadı mı? Eleri nasırlı çiftçinin tırlar dolu domatesi Rusya’da geri dönmedi mi? Güneydoğu da ‘ PKK ile savaşıyorum ‘ bahanesiyle sivil halka zulüm etmedin mi? Bütün bunlar senin Başbakanlığın döneminde olmadı mı? Sn. Davutoğlu,
Şimdi bir zamanlar düşman gördüğün Rusya ve Kürtlere karşı olan tutumun birden neden değişti? Sakın sebep şimdide Erdoğan düşmanlığı olmasın?
Ne yaparsanız yapın Erdoğan asrın dünya lideridir. Buna gücünüz yetmeyecek. Biz dünde böyle diyorduk, bu günde böyle diyoruz. Yarında böyle diyeceğiz. Sizin gibi dün dost dediğimize, bu gün düşman, düşman dediğimize ise bu gün dost demiyoruz. Bu böyle biline. Mehmet Avşar