Geçmişte hemen hemen her köyde bulunan değirmenler, un fabrikalarının yaygınlık kazanmasıyla yok olmakla yüz yüze geldi. Bütün zorluklara rağmen değirmencilik mesleğini ayakta tutanlar, teknolojiye karşı direnemedi. Teknolojiye karşı direnen değirmen sayısı da ne yazık ki bir ellin parmakları kadar kalmadı.
Eski değirmenlerden bir tanesi, Hoçvan Otbiçen (xımıli) köyünde bulunuyor. Bu su değirmeni organik tarımında son halkası konumundadır. Köylülerin belirtiğine göre, su değirmenlerinin öğütüğü undan yapılan ekmeğin lezetiyle, fabrika unundan yapılan ekmeğin unu bir değildir. Su değirmeninden elde edilen undan yapılan ekmeğin lezetine doyum olmaz diyorlar. Bu yüzdendir ki bu köy bu son değirmenine gözü gibi bakmaktalar. Hala o eski geleneği de yaşatıyorlar, on teneke undan bir teneke un değirmen sahibine vermekteler.
Hali hazırda, Posof’da, Damal’da, Göle’de, Çıldır’da ve Hanak ‘ta da birer, ikişer değirmenin zamana karşı direnmenin son çırpınışlarının yaşandığını biliyoruz. Ancak değirmenciliğin hala özlenen bir meslek olduğunu belirten yöre halkı, değirmenlerde bahsederlerken sık sık 1960’a kadar yörede yaşayan Malakanlarda büyük bir övgüyle bahsedilişlerine tanık olduk. Hata Halk arasında şöyle bir söz dolaşırmış; ‘Malakan’dan zurnacı, Türk’ten değirmenci olmaz’ diye..
Değirmencilik yok olup giderken, bir çok insanımızın anıları, yaşanmış güzel günleride yitip gitmekte. En acısıda bunu aile mesleği olarak gören ailelerin bunu anlatırken, gözlerindeki hüzün, yüreklerinde ki buruklukluk..