BOŞUNA ÇOCUKLARINIZI OKUTMAYIN; BU YAZIYI OKUYUN
Geçenlerde Ardahan Eğitim ve Kültür Vakfı (AREV) in gecesine davetliydik.
Adamın biri çıktı kürsüye “ben ilkokul mezunuyum “ dedi başladı ajitasyona. Ardındada ikinci beyefendi çıktı oda ondan geri kalmadı. “Bende ilkokul mezunuyum ama üniversitelerde konferanslar düzenleniyor hocalara ders veriyorum , ayrıca ben arkadaşımdan geri kalırmıyım bende Ardahan ‘a okul yaptıracağım. “şaka gibi değil mi? İnsanlar niye yıllarca üniversite okusun ki değil mi?
Birinci kişi, “Efendim bakın diyor, ben ilkokul mezunuyum ama çok zenginim “demeye getiriyor. Zenginlik serüvenini de 13 yaşına bağlıyor. O yaşlarda beyefendi ayakkabı boyamak için Kars’ın Digor ilçesinde kalkıp İstanbul’un Moda semtine geliyor, neymiş zenginler hep orada yaşıyormuşta oda onların ayakkabılarını boyarak zengin olmak istemiş. Sonrada boya sandığını kaybediyor, bu seferde Kadıköy’de bir lokantada bulaşık yıkamaya başlıyor. Boyu küçük olduğu için de ayaklarının altına meyve kasası koyuyormuş, sonrada müşteriden arta kalan dönerler israf olmasın diye fırında aldığı ekmekleri keserek ekmek arası döner olarak salı pazarında satıyormuş. O esnada da lokantanın aşçısı Sabri bey onu yakalıyor işten atıyor. Onun da pek umrunda olmuyor. Zira parayı bulmuştu artık, o parayla köye dönerken para o kadar çok ki, otobüste çaldırmamak için kilotlu çorap giymiş orada saklamış. Ondan sonra beyefendiyi kimse durduramamış çok zengin olmuş. Hata o kadar merhametli ki, onu işten atan Sabri amcayı ve çocuklarını hem işe almış, hemde burs vermiş.
Beyefendi kürsüde bunları anlatırken alkış tufanı kopuyor. Birde ben Ardahan Valisi ile görüştüm oraya okul yağacağım. Beyaz yakalılar yetişecek, çocuklar bizim yaşadığımızı yaşamasınlar diyor. İkinci alkış daha gür oluyor. Fox Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk ön sırada, Hülya Avşar ve Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskinle birlikte alkışlıyorlar.
Konuşmasının ardında bizim Digorlu alçak gönülü zengin hemşehrimiz bir jest daha yapıyor “ben fakirken böyle toplantılarda hep arkalarda oturuyordum. Bu yüzden önce arka sıralarda oturanları selamlıyorum. Sonra önde oturan beyefendileri. “ diyor. Ancak garip bir durum var kendisi de en ön taraftaki masada oturuyor. Yani hal ve tavırları bir garip adam ama herkes alkışlıyor. ‘Ye kürküm ye meselesi’
Cep telefonları havada uçuşuyor görüntü alıyorlar. Bu konuşmayı anında sosyal medyada övgüyle paylaşıyorlar. Beyefendi belki görürde onlarıda görür. Umut dünyası işte.
Bütün bu komediye şahit olurken, bir gazeteci olarak bu adamı tanımak istedim. İkna kabiliyeti yüksek, çabucak insanları kandırabiliyor. Röportaj için randevu aldım, beyefendinin kendi adını verdiği Kandili de ki vakıf yerine gittim. Denizin kıyısında padişahların Saray’ına benzeyen bir köşk. Ne yalan söyleyeyim daha önce böyle görkemli bir yer görmedim. Ne ABD ‘de Beyaz Saray, ne Rusya’da ki Kremlin Saray’ı, nede Türkiye ‘de ki Cumhurbaşkanı Külliyesi bu kadar görkemli değil.
Neyse ki bekleme salonunda yarım saat beklettikten sonra görüştük, ancak röportaj gerçekleşmedi beyefendi lütfetmiş beni önce tanımak istemiş röportajı başka bir tarihe ertelediler. Kürsüdeki o mütevazı alçak gönülü, kibar adam gitmiş. Yerine ‘küçük dağları ben yarattım ‘ diyen bir Afrika kaplanı duruyordu.
Bütün servetini ayakkabı boyacılığı ve bulaşık yıkayarak kazandığını gittiği her platformda bir kitle gördü mü sıradan, mütevazı ve alçak gönülü bir şekilde anlatıyor, insanları da inandırıyor, herkeste alkışlıyor. Nasıl beceriyor bilmiyorum ama adamın iki yüzüne şahit oldum, toplumun önünde başka, birebir görüşmelerde başka bir yüzü var. Yani anormal bir durum yok. Galiba anormal olan bir biziz.
Kimse çocuklarını boşuna okutmasın ayakkabı boyacılığı ve bulaşıkçılıkta iyi iş var. Hoşçakalın ülkemin güzel insanları. Mehmet Doğu Avşar/