Mutluluğun resmi
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
Böyle der yılar önce büyük şair, bir şiirinde.
Gerçekten mutluluk nedir? Resmî çizilebilir mi?
Bakış açısına göre değişir.
Kimine göre mutluluk paranın Özgül ağırlığına göre artar veya eksilir. Kimine göre de parayla satın alınabilecek bir şey.
Hayatım boyunca hep nefret ettim bu tür kişiliği olanlarda. Hepte ihanete uğradım, bu gibi insanlar tarafında , bu yüzden sonunda en iyi çözümün bu tür insanlarla muhattap olmamak olduğunu keşfettim ve bu bana ilaç gibi gelsede bazen yine kandırıldığımı söyleyebilirim .
Her neyse bu ülkede eskiden beri zenginlere itibar edildiği gerçeğini zaten kim inkar edebilir ki, binlerce yıldır Nasrettin hocanın ‘ ye kürküm ye’ fıkrasının hala günceliğini korumasının nedeni bu değil midir?
Büyük insanlık az da olsa dünya coğrafyasının farklı yerlerinde kendini gösteriyor olması da tabii ki insana ümit vermiyor değil.
Örneğin Yeni Zelanda’da bir kadın Bakanın bisikletle devlet hastanesine doğuma gitmesi, ne kadar da insani bir şey değil mi? insan bu tür insanlarla aynı gezegende yaşamaktan kıvanç duyar.
Peki parası olduğu halde, konforu değil, doğallığı tercih eden bu kadın bakanın amacı neydi?
Tabi ki akıl ve bilimin ışığında doğru olanı yapmış. Bisiklet sayesinde vücuttaki bütün eklemler harekete geçmiş sağlıklı bir doğumun kapısını aralanmıştır .
Öte yanda para olmasada insanların mutlu olabileceğine bir örnektir aslında bu olay.
Okuduğumuzu anlamasak bu hep böyle gider
Çöpe attığımız yüzlerce malzemenin, çok büyük paralar ödeyerek aldığımız bazı eşyaların alternatifi olabileceğini sırf aklın ve bilimin yolunda saptığımız için göremiyoruz.
Aynı zamanda ilim ve bilim kitabı olan kutsal kitabımızı sadece evin en yüksek yerinde asmaktan başka bir eylemimiz olmuyor. Yerde gördüğümüz her Arapça yazıyı alıp üç kez başımıza koyup sonra temiz bir yere koyarız. Ne yazdığını bilmediğimiz halde.
İlk emirin ‘oku’ olduğunu, ilim Çin’de de olsa alın getirin, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum, gibi önemli mesajları kutsal kitap bize bildiriyor. Ancak Arapça bilmediğimiz için okuyamıyoruz.
Sadece kuranı güzel okumak bir şey ifade etmiyor tek başına , önemli olan okuduğumuzu anlamaktır. O bilgi hazinesinin kıymetini bilmektir.
Eğer bunu yapmasak elin oğlu silah yapmaya devam eder, ürettiği silahlarıda İslam coğrafyasında satmaya devam eder.
Bu coğrafya aydınlanmadığı sürece barut kokusu hep olacak.
Onlar bisiklet üstünde ıslık çalarken mutlu mesut ülkelerinde, İslam coğrafyası düdük ve siren sesleri arasında komşu komşuyu boğazlamaya devam edecektir. Bekle ki gelsin bir Selahattin i Eyubi, bir Fatih sultan Mehmet, bu iklimde biraz zor yetişir bundan sonra böyleleri.
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Senden tadıyoruz yemişlerin cümlesini,
Buğday başakların var, nazlı nazlı sallanır,
Yaylaların var, bir eski zamanı çağrıştırır
Yabani arılar bal yapar kayalıklarında,
Sana koşuyorlar, yeşil çayırlarda,
ufak ayaklarıyla, yırtık pantolonlu çocuklar,
Kurt kovalıyorlar, arkalarında çoban köpekleri,
'coğrafya kaderdir' diyorlar
'Öyle terk etmek yok ''
senin adını ' MEMLEKET'' koymuşlar.
Mehmet Avşar