Son günlerde öyle olaylara tanık oluyoruz ki, dilinde halk kelimesini düşürmeyenler, halktan o kadar uzaklaşıyorlar ki tam bir komedi..
Size öncelikle bu yazıyı neden kaleme aldığımı belirteyim; internette bir haber düştü ne yalan söyleyeyim ilgimi çekti baktım. Zira haber Müjdat Gezen ile alakalı, kendisi sevdiğim bir sanatçı idi ta ki bu haberi izleyene kadar. Haberin özeti şu; Müjdat beye, Halk Tv’de bir ödül mü veriliyor , Gezen sahneye çıkıp konuşmasına başlarken, sunucu kadın kahkahayı patlatıyor beli ki halka espri diye yutturulmaya çalışılan şeyden haberi var. Gezen şunları söylüyor, ‘’ben bu ödülü Başbakana ithaf ediyorum, eğer o olmasaydı, gezi olayları olmazdı, gezi olayları olmasaydı, Halk Tv bu kadar patlamayacaktı ve ben burada olmayacaktım Recoş Recoş sana sonsuz teşekkürler..’’ evet taktir halkımızın. Bu sözleri bizim şu diktatör diye tabir ettikleri Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan’a söylüyor.
Yahu yılardır bu halkı aptal yerine koyduğunuz yetmedi mi? Dersim katliamını, Şeyh Sait katliamı, Musa Anter, Deniz Gezmiş, Erdal Eren cinayetleri ve de binlerce faili meçhul cinayet hepside dış kaynaklı ve içerdeki maşaları tarafında işlenmedi mi? Bunların hesabını bu halk istiyor bu olaylar kimin döneminde gelişti, bu soruların muhatabı kim veya kimlerdir. Halkımız bu soruların cevabını arıyor. Halkçılık yapacaksanız böyle halkçılık yapın. Yoksa bir devletin Başbakanıyla alay etmekle, küçük düşürmeye çalışmakla halkın yanında olmamasınız. Bu halk sizi affetmez.
Ancak bu tür iğrenç ayak oyunları bu Ülkenin Başbakanını yüceltir, küçük düşürmez bunu bilesiniz. Şimdiye kadar bu yargı, bu emniyet neredeydi de, hükümet cemaat ile ters düşünce yolsuzlukları ortaya çıkardı. Evet bu çevreler genelde Başbakan için diktatör, Recoş, vatan haini gibi nitelemelerden bulunuyorlar ya, benim okumam, yazmam yok, Allah aşkına bilen biri söylesin, bu Başbakan diktatör olsaydı bu tür olaylar gelişirimiydi?
Bu yazıyı ait olmakla gurur duyduğum bir coğrafyada yazıyorum. Kurtuluş savaşımızın temellerinin atıldığı coğrafyada.. Dün dedelerimiz, körüklü çizmeleri ve elerinde kamçıları ile Rus General içerdeki işbirlikçilerle beraber toplantı halindeyken odasını basmışlardı , Rus General,'' ya ya siz ahıra mı giriyorsunuz'' diye çıkışınca, bizimkilerin cevabı şu olmuş; ‘’ ya burası ahır değil de nedir? Bunlar vatanını satan hayvanlardır, sizde bunların başındaki çobansınız, bu mekanda bize göre bir ahırdır.’’demişler. Generalin son sözü şu olur, ‘’sizlerden birkaç kişi benim yanımda olsaydı, değil Osmanlıyı bütün dünyayı fethe ederdim. M. Kemal çok şanslı.’’demiş ve bölgeyi savaşmadan terk etmişler.
Dün dedelerimiz M. Kemalin yanında idiler, bu gün torunları olan bizler, 2. Kurtuluş savaşının sürdüğü şu günlerde, R. T. Erdoğanın yanındayız. Bu böyle biline.
Biz ne ulusalcıyız, ne de ülkücüyüz biz bu ülkenin gerçek sahipleriyiz. Dün Nazım Hikmet, Deniz Gezmiş, Yılmaz Güney , Muhsin Yazıcı ve Ahmet Kaya’nın yanındaydık. Bu gün ise haksızlığa uğrayan Başbakanımızın yanındayız.
Bilmeyenler de bizi böyle bilsin. Meraklılara..
Ha, Müjdat Gezen, Başbakana ''Recoş'' dedi gülsenize!